12 Mayıs 2010 Çarşamba

Anlamıyorum?

Entresan bir durum var pantalonlar ile ilgili. Evde Koton, İpekyok, Park Bravo'dan 40 beden pantalonlarım var. Bunları giyebiliyorum. Öyle çok dar da olmuyor aslında. Ancak alışverişe çıkıp da pantalon almaya kalktığımda mümkün değil bulamıyorum! 40'ı geçtim çoğu zaman 42 bile olmuyor. Peki bu iş nasıl oluyor. Evdekiler bollaştı desem 42 olurdu en azından... Bedenler küçüldü desem pantalonlar o kadar eski değil...

Bilemedim...

Dün rejim açısından en kötü gündü sanırım. Ama hiç suçluluk duymadım :)

Sabah --> 1 poğaça
Ara --> 2 nektarin
Öğlen --> 1 steak sandviç. (bazlama arasına biftekli ve peynirli sandviç, yanında patates kızartması)
Ara --> 1 dilim meyveli pasta (bu konuda da söyleyeceklerim var!)
Akşam --> 1 bira, 1 içki kokteyli (tekilla sunrise) ve 1/2 porsiyon fish&chips. (2 parça panelenmiş kızartılmış balık ve biraz da patates kızartması)
Gece --> 1 nektarin, 1 dilim dondurmalı pasta!


Süperim di mi? Eşimin doğımgünüydü... Gerçi akşam 1 saat kutlayabildik sonra o bir iş yemeğine gitti ama ben o bir saate bunları sığdırmayı başardım.

Arada yediğim meyveli pasta ise şirketin kutlamasından. Yaklaşık 2,5 aydır şirketteki ikramları reddediyorum. Hele böyle toplantı odasında cümbür cemaat olanlarda çok zorlanıyorum. "a yesene neden yemiyorsun", "ay bak çok hafif, bundan bişey olmaz", "Nolcak canım, bunu ye sonra devam edersin" vs vs... Dün yemeye karar verdim ya, 3 kişi "aaa sen rejimi mi bozdun?", "görmedim sanma pasta yedin" ve "sen yemeyeceksin herhalde değil mi" dedi! bunu da anlamıyorum!

neyse bu kadar yemege 69.8 cıkıp resmen 6'lı sayılara geçtim. Bunu hiç anlamıyorum :)

11 Mayıs 2010 Salı

Durum vaziyet

Bu ara, burayı boşladığımdan da belli, çok düzenli gidemiyorum. Dışarda yemekler arttı... Evden yemek taşımalar azaldı. Sebze de yemek istemiyor canım çok. Dün sabah 6'da kalkıp enginar ve taze fasulye yaptım. Öğlen enginar ve akşam da taze fasulye yiyecektik. İkisi de yanımdaydı. Ama öğlen canım istemedi diye 2 kaşık süzme yoğurtla tuzlu diyet bisküvi yedim yarım paket. Sonra akşam da canım tandır istedi (! - hayatımda 1 defa yemişsem yemişimdir... nerden aklıma geldi bilmiyorum) Karışık bir tabak vardı. Tandır, etli ekmek vs karışık. 1 porsiyonu eşimle paylaştık.

Bugün de kocamın doğumgünü. Öğlen de akşam da dışardayız...

Kilom 70.0 - 70.2 arasında... Hollanda'da 1 haftada aldığımı Ankara'da 1 haftada verdim. Azıcık dikkat etsem hemen düşecek gibi kilom. Şu anda bir direnç yok sanırım.

Tartımı değiştirdim. Sinbo'dan çok memnun kaldım Hollanda'da. Tefal her tartılmada 100-500 gr farklı ölçüyor ama bu hepsinde sabit. Belki 100 ya da 200 gr az ölçüyor olabilir sinbo. O da biraz işime gelmiş olabilir tabi.

3 Mayıs 2010 Pazartesi

Hollanda günlüğü - 5,6,7 ve 8

Son 4 gün hiç yazmamışım. Aslında biraz tembellikten. Sabahları gün ölmesin diye erken kalkıp yazıyordum, ama 4. günden sonra yapacak cok bisey kalmayınca 9'da uyanmaya başladım yazamadım.

Kilo durumları kötü... Yarın kilomu yazacağım. Salıları resmi sonuç kabul ediyoruz malum... Bugün eski düzene geri döndüm. Tek farkla, bu iki gün her iki öğün de sebze yiyeceğim...

Gelelim Hollanda günlüklerine. Tersten gideceğim, hatirlamak daha kolay oluyor....

Gün 8 - Cumartesi

Dönüş günü... Uçak saat 17.30'da. 3'e kadar vakit var. Kuzen de annesinin evinde sızdığı için sabah 4 kişi fırında yapılmış kruvasanlarla kahvaltı yaptık. Sonra kuzenin çalıştırdığı küçük takımın (10-11 yaşındaki çocuklar) maçına gittik. Kuzen sezon başından beri bu takımın antrenörü. Ligde kendi kategorilerinde oynuyorlar. Gittik, cocuklar maç yaptı biz izledik. Rakibi yendiler, şampiyon oldular. Onların kutlamasına eşlik ettik. Sonrasında dışardan endonezya yemeği alıp evde yedik. Pek sevmedim endonezya yemeklerini.

Uçak için havaalanına gittik sonra... Aktarmalar ve beklemeler ile uzun bir yolculuktan sonra evimize vardık...

Gün 7 - Cuma - Kraliçe Günü

Bugün Hollanda'da milli bir bayram. Kraliçenin doğumgününü kutluyorlar. Tüm meydanlarda konserler, gösteriler... Tüm şehirlerden Amsterdam'a gelenler var. Herkes Turuncu birşeyler giymiş/takmış ve ellerinde şaraplar biralar. Kanallarda ise teknelerde bir dolu parti... Biz aslında tatilimizi bugünü de kapsayacak şekilde genişletmiştik. Teyzem görmek lazım dedi diye. Gerçekten görmek lazımmış.



Bir gün önceden bir meydanda yer kaptık. Yeri koli bantları ile işaretlemek sureti ile... Bu kaptığımız yerde teyzemin evden atacaklari ile 2. el satış yapacağız :) Sabahın köründe (7.30 sanırım) elimizde 4 koca bavul ile evden çıktık. 3 kişi zar zor taşıdığımız bu eşyaları götürüp standımıza yerleştirdik. Hava buz bu arada... Satılık olan örtülerden birini üzerime alıp, kraliçe günü berelerinden birini kafama takınca evsiz birine dönüştüm :)


Malların bir kısmını satıp 20 Euro kazanıp geri kalanını çöpe atıp meydanlara doğru yollara koyulduk. Millet cosmuş. Cidden bir karnaval havası. Düşününce mevzu çok komik, eski kraliçelerinin doğumgünü... Ama millet sokaklarda ellerinde içki kocaman bir doğumgünü partisi halinde...


Akşamüstü kuzenle eşim bizi satmayı / kaybetmeyi başardılar, ve bir ton sinir bozukluğu ile eve döndük. O yüzden akşamı es geçiyorum.

Gün 6 - Perşembe

Bugün artık hiiiç planımız yok. Sadece belediyeye gideceğiz, oradan da peynir alışverişine. Sabahtan bunları halledip, sonra yine bizim faslı balıkçıdan balık yaptırıp evde yedik.

Akşam üstü yine Dam'a giderek biraz dolaştık. 6.30'da evde olmamız gerekiyordu, teyzemin arkadaşı ile teyzemin yeni evine biraz eşya taşıyacaktık. Onları taşıdık.

Evde şarap keyfi bir süre...

Gece yine yürüyerek bir gün sonrası için yer tutmaya gittik. Acaip yağmur yağdı. Yerimizi tutup yine yürüyerek geri döndük. neden yürüdüysek. Sırıksıklam olduk :)

Gün 5 - Çarşamba

Sabahtan Vondelpark... Burası Amsterdam'da şehrin içindeki en büyük park. Teyzemin evinden yürüyerek 20 dakika. Ama biz nasıl becerdiysek 1 saatte yürüdük. Önce belediyeye, oradan semt evine, oradan şişeciye vs derken bi baktık 1 saat olmuş. Belediye meğer çarşamba sabahtan kapalıymış! Orada bir dolu insan part-time çalışıyor. Birine çalışıyor musun diye sorunca evet 24 saat, evet 18 saat falan gibi cevaplar veriyor.

Vondelpark çok güzel, huzur dolu bir yer... Orada oturup bir kahve içtik.

Bu yazı çok vaktimi aldı... Bundan sonrasını şimdilik fotosuz yazıyorum...

Vondelpark çıkışında yine kuzenle buluştuk. İstikamet kilise manastır falan :) Beginjhof, dam meydanının hemen yakınında bir manastır. Küçücük bir kapının arkasında sessiz bir bahçe karşılıyor insanı. Cidden insan hayret ediyor o küçücük kapıdan açılan huzura. Aaa pardon ondan önce bir kiliseye uğradık. Şansımıza bir ayin vardı. Bir iki dakika ayine katıldık. Oradan Beginjhof'a geçtik.

Güzel bir öğle yemeğinden sonra müzelerin o tarafa doğru gittik. Yine bir yerlerde oturup birşeyler içtik. Sonra biz rijksmuseum'a girdik. Teyzem ve kuzen bizden ayrıldılar. Rijks çok bizlik değilmiş, Van Gogh'tan aldığım keyfi orada çok alamadım. Oradan çıkınca bot turu yaptık. Centraal Station'da indik. Yine yürüyerek bir bara gittik. Guinnesslere bu sefer sıcak tabağı eşlik etti. Oralarda takılıp yine metro ile eve döndük.

 
eXTReMe Tracker